Yeşil lojistik kavramı, özellikle asit yağmurları ve küresel ısınma gibi önemli çevre sorunlarına artan ilgi ve oluşan farkındalık sonucu ortaya çıktı. Lojistik alanında artan araç sayısı ve paketleme gibi nedenler ekolojik düzeni bozulmasına sebep olabilmekte ve pandeminin etkisi sonrası yeni dünya düzeninde yeşil ürün ve hizmetlere talebin artacağı öngörülmektedir.

Üretim öncesi lojistik faaliyetleri üretici firmanın, üretim sürecinde ihtiyaç duyduğu tüm ürünleri diğer firmalardan tedarik etmesi ve bunları kendi iç birimlerine aktarmasına denir. Bu noktada işletmelerin doğru üreticileri tercih etmesi ve ham maddelerin lojistiğinin gerekli planlar çerçevesinde gerçekleşmesi önemlidir.

Endüstriyel imalat lojistiği olarak da bilinen üretim lojistiği; üretim aşamasındaki malzemelerin, fabrika içerisindeki tüm lojistik faaliyetlerini kapsar. Bu faaliyetler hammaddenin taşınması, üretim içi stokların depolanması, dağıtım için paketlenmesi gibi süreçleri içerir.

Üretim lojistiği faaliyetleri çerçevesinde alınan tüm önlemler, daha iyi ürün yönetimi sağlar. Yapılan tüm araştırmalarla birlikte şirketin depolama ve stok maliyetleri düşmeye başlar. Tüm ürün planlaması daha başarılı bir üretime zemin hazırlar.

Uluslararası lojistik çözümleri hakkında konuşmadan önce ilk etapta lojistiğin anlamına ve ne tür uygulamalar sağladığına değinmekte fayda var. Lojistik, Amerika’da ortaya çıkan bir kavram olmasının yanı sıra 1960’lı yıllara kadar askeri amaçlara hizmet eden bir süreç olarak değerlendirilmekteydi. 1960’lı yıllardan sonra da uluslararası bir boyuta erişim gösterdi.

Ticaret ağlarının gelişmesi ve büyümesiyle lojistikte farklı modeller gelişmeye başladı. 1PL modeli ile başlayan operasyonlar zamanla üçüncü parti lojistik, dördüncü parti lojistik, beşinci parti lojistik modellerine evrildi. Şu sıralar en çok kullanılan modeller arasında üçüncü parti lojistik ve dördüncü parti lojistik modeli yer alıyor.