Karbon Ayak İzi ve Yeşil Lojistik
← GeriKarbon ayak izi, günümüzde kullandığımız petrol yakıtları, ulaşım araçları, elektrik ve atıklar tarafından üretilen toplam sera gazı miktarını belirtir. Direkt veya dolaylı olarak insan faaliyetleri ile oluşan bu gazlar, ekolojik olarak ciddi bir tehlike oluşturmaktadır.
Karbon ayak izi, günümüzde kullandığımız petrol yakıtları, ulaşım araçları, elektrik ve atıklar tarafından üretilen toplam sera gazı miktarını belirtir. Direkt veya dolaylı olarak insan faaliyetleri ile oluşan bu gazlar, ekolojik olarak ciddi bir tehlike oluşturmaktadır. Doğayı koruyabilmek adına bireysel farkındalık ve önlemlerimize ek olarak, yüksek miktarda sera gazı salgılanmasına sebep olan büyük firmaların da aynı farkındalığa ulaşması gerekiyor. En çok karbon ayak izi oluşturan sektörlere örnek olarak; ulaşım, lojistik, gıda ve moda sektörlerini sayabiliriz.
Lojistik sektörü, 2020 yılında global karbon ayak izi, %40 gibi bir orana sahip olarak aslında yeşil lojistik politikalarının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Günümüzde lojistik sektörüne ihtiyaç ve talep günden güne artıyor. Bu da, sektörde sıkça kullanılan elektrik, ham made, ulaşım araçları gibi etkenler dolayısıyla karbon ayak izi miktarını arttırmaya devam etmekte. Yeşil lojistik ile karbon ayak izini ve ekolojik zararı en aza indirmek hedefleniyor.
Karbon Ayak İzi Hesaplama
Karbon ayak izi, birincil ayak izi ve ikincil ayak izi olmak üzere iki kategoriye ayrılmıştır;
- Birincil Ayak İzi: Fosil yakıtlarının yakılmasından oluşan doğrudan sera gazı emisyonlarının bütünüdür.
- İkincil Ayak İzi: Kişi veya bir oluşum tarafından tüketilen ürünlerin yaşam döngüsü boyunca sera gazlarının dolaylı emisyonlarının bütünüdür.
Karbon ayak izi hesaplama, sadece CO2 emisyonlarını değil, aynı zamanda metan ve azot oksit gibi diğer sera gazlarının emisyonları ile de yapılır. Kişi veya kurum farketmeksizin çevremizi ve geleceğimizi korumak adına karbon ayak izi hesaplaması yaptırmalı ve ardından bu konu hakkında önlemler almalıyız. Önce mikro çevremizi dönüştürürsek bunun zamanla makro çevremizi de etkisi altına alacağını ve dönüştürmeye başlayacağını unutmamalıyız.
Yeşil Lojistik Nasıl Yapılır?
Öncelikle, lojistik sektörünün, çevre dostu ve karbonsuz bir ortam yaratmadaki rolünün ve önemini farkına varmak gereklidir. Global olarak %40 gibi ciddi bir karbon ayak izi oranına ulaşan bu sektörde yapılacak olan değişim ve dönüşümler ile bu oranı bir hayli azaltmak mümkün. Bu konuda bilinçlenen firmalar rakiplerine örnek olarak birçok adım atarak yeşil lojistik politikasını benimsemektedir. Burada bahsedilen kurumsal dönüşümler, maddi imkanların yetersizliği gibi sebeplere bağlı olarak kısa süre içerisinde gerçekleşmeyebilir. O yüzden, hiçbir adım atmamaktansa ilk adım olarak daha küçük ölçekte yapılan değişimler ile de ekolojik farkındalık süreci başlatılabilir.
Peki lojistik firmalarının yeşil lojistiğe dönüşümü nasıl olur? Öncelikle, bu dönüşümü kategorilere ayırabiliriz. Örneğin;
- Depolama Stratejileri: Depolama süreçlerinde, endüstriyel ve grafik tasarımcıların sunduğu, alan tasarrufu sağlayan projelerden yararlanılabilir. Mesela, beşgen olarak tasarlanmış bir ürün kutusunu ele alalım. Bu ürün kutularını, taşıma esnasında kare veya dikdörtgen kolilere yerleştirdiğinizde koli içinde bir sürü boşluk kalacak ve bu da daha çok koli ve nakliye ihtiyacını doğuracaktır.
- Ulaşım: Sera gazı salınımına sebep olan araçların kullandığı hava ve karayolu gibi ulaşım yollarından ziyade, deniz ve demiryolları tercih edilebilir.
- Paketleme: Doğada çözünebilirliği yüksek maddelerden yapılmış paketleme ürünleri kullanılabilir ve plastiğe ihtiyaç duyulan durumlarda da geri dönüştürülmüş ve doğada çözünebilen plastikler tercih edilebilir.
Yeşil lojistiğe başlamak isteyen fakat ileri düzey bir dönüşümü maddi açıdan destekleyemeyen lojistik firmaları, yukarıda sayılan hem maliyeti düşüren hem de karbon ayak izi oranının düşmesine katkı sağlayan yeşil lojistik fikirlerini uygulamaya geçirebilirler.